-
1 passer
Iv i1 aller geçmek◊Je suis passé devant chez toi. — Senin evinin önünden geçtim.
2 geçmek3 disparaître kaybolmak◊La douleur est passée. — Ağrı geçti.
4 geçmek◊Le temps passe vite. — Zaman çabuk geçiyor.
5 être présenté gösterilmek◊Ce film passe au cinéma. — Bu film sinemada gösteriliyor.
6 kabul edilmek7 passer pour sayılmakIIv t1 du temps geçirmek2 mettre giymek3 vermek4 geçmek5 traverser geçmek -
2 commander
Iv t1 diriger emir vermek2 une marchandise sipariş etmekIIv i1 décider emretmek2 commander à qqn de faire qqch birine bir şey yapma emrini vermek -
3 à
prép ("à" suivi de "le" devient "au" ; "à" suivi de "les" devient "aux")1 COI -(y)e, -(y)a2 lieu -(y)e, -(y)a◊Il va à Paris. — Paris'e gidiyor.
3 temps -de, -da◊4 possession -(n)in◊Ce livre est à Paul. — Bu kitap Paul'un.
5 moyen ile, -(y)le◊◊aller à pied / bicyclette — yaya / bisikletle gitmek
6 manière -(y)le7 but -(y)e, -(y)a8 caractéristique -li9 rapport -de, -da -
4 part
n f1 morceau parça [paɾ'ʧa]2 prendre part à qqch bir şeye katılmak3 faire part de qqch à qqn birine bir şey konusunda haber vermek4 pour ma part bana kalırsa5 à parta ayrıcab dışında [dɯʃɯn'da]◊Tout va bien, à part ça. — Bunun dışında, herşey yolunda.
6 de la part de qqn biri tarafından7 d'une part... d'autre part... bir yandan, öte yandan8 de toutes parts her yandan -
5 autorisation
n fizin [i'zin] -
6 bénédiction
n f1 accord onay [o'naj]2 fam événement heureux Tanrının lütfu◊C'est une bénédiction. — Bu Tanrı'nın lütfu.
3 rel kutsama duası -
7 munir
-
8 permettre
v tautoriser izin vermek
См. также в других словарях:
yöneltmek — i, e 1) Bir şeye belli bir yön vermek, yönelmesini sağlamak, çevirmek, tevcih etmek 2) Birine veya bir şeye doğru bakmak Bakışlarını ona yöneltti. 3) Birine bir şey söylemek, tevcih etmek Yine ünlü kişiler çeşitli konularda konuşur, ardından… … Çağatay Osmanlı Sözlük
iş — is. 1) Bir sonuç elde etmek, herhangi bir şey ortaya koymak için güç harcayarak yapılan etkinlik, çalışma İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir. S. F. Abasıyanık 2) Bir değer yaratan emek 3) Birinden istenen hizmet veya birine verilen… … Çağatay Osmanlı Sözlük
uç — is., cu 1) Genellikle uzun bir nesnenin incelerek biten son ve sivri noktası Bu resmin iki gözü bir makasın ucu ile oyulmuştu. A. Gündüz 2) Bir şeyin baş veya son noktası 3) Bir şeyin kenarı Kırk kişilik bir masanın bir ucunda, üç kişiyiz. R. H.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
özgülemek — i Bir şey veya bir yeri birine, bir şeye ayırmak, vermek, hasretmek, tahsis etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
seslenmek — nsz 1) Uzaktan bağırarak çağırmak, ünlemek Birkaç adım yürüdü, seslendi. Yusuf Bey, Yusuf Bey. S. Kocagöz 2) e Bir şey söylemek için sesini çıkarmak veya cevap vermek Kendisini kurtarmaları için ev sahiplerine seslenecek, işaret edecek oldu. M. Ş … Çağatay Osmanlı Sözlük
yemek — 1. is., ği 1) Yemek yeme, karın doyurma işi Yemekten sonra gocuğuna sarar yatırırdı beni. N. Cumalı 2) Yenmek için pişirilip hazırlanmış yiyecek, aş, taam 3) Günün belli saatlerinde yenilen besin Yemek ya kahvaltıda ya da yemekte yenir. Arada bir … Çağatay Osmanlı Sözlük
borç — 1. is., Rus. Borş 2. is., cu 1) Geri verilmek üzere alınan veya ödenmesi gerekli para veya başka bir şey Vaktim yok, bana para bul, şu borcu ödeyeyim, söz verdim. P. Safa 2) mec. Birine karşı bir şeyi yerine getirme yükümlülüğü, vecibe Vatan… … Çağatay Osmanlı Sözlük
mektup — is., bu, Ar. mektūb Bir şey haber vermek, sormak, istemek veya duyguları bildirmek için birine çoğunlukla posta yoluyla gönderilen, zarfa konulmuş yazılı kâğıt, name Mektubunda diyorsun ki gel gayri / Sütler kaymak tutar tutmaz ordayım. B. S.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ağırlık olmak — 1) sıkıntı vermek Kimseye ağırlık olmaz, kimseyi sıkıştırmaz, iyilikten başka bir şey yapmaz. Ö. Seyfettin 2) birine yük olmak, kendi masrafını başkasına çektirmek … Çağatay Osmanlı Sözlük